Duyuru

Hoş Geldin ARMY

Bildirim
Ekip alımları devam etmektedir.

- [33. Bölüm] 7FATES: CHAKHO (Türkçe Çeviri)

Tüm Bölümler

   

33. Daha Azını Beklemezdim


"Hunter" uygulaması aktif olduğundan beri kaplan avcıları gruplar halinde ava çıkmaya başlamış bu da avların başarı oranını önemli derecede artırmıştı. Kaplanlar bunu dikkate almış olacak ki onlar da gruplar halinde gezmeye başlamışlardı.


Bu yüzden Jooan ve Dogeon alanda iki kaplan görünce hiç de şaşırmadılar. Yine de Jooan ne kadar güçlü olabilecekleri konusunda endişeliydi. 

Bir tanesini bile öldürebileceğimizden emin değilim...


Kaplanların biri dişiydi diğeri erkek. 

Dişi olan kahverengi diğeri ise beyazdı. Jooan beyaz olanın özellikle zorlu olacağını fark etti. 


O anda kaplanların tüm gücünü henüz idrak edemeyen Dogeon onlara rastgele ateş etti.

Fiyuu!


Silahta takılı olan susturucuya rağmen merminin havayı delip geçen sesi ortamda yankılandı.

Sırtları Jooan ve Dogeon'a dönük, avına odaklanmış olan kaplanlar bundan etkilenmemiş duruyorlardı.

Beyaz olan arkasını dönüp mermiyi kolayca yakaladı.

Jooan gördüğü şeye inanamamıştı. 

Silah özel olarak kaplan avı için tasarlanmıştı. İçinde Dogeon'un gücünü de barındırıyordu.


Sanki önemsiz bir şeymiş gibi özel silahtan çıkan mermiyi öylece yakaladı.


Dogeon artık neye karşı dövüştüklerini anlamış olmalıydı. Gergin bir şekilde saldırı pozisyonu alarak kendini hazırladı.


"Yardım edin! Lütfen!"


Kaplanların arkasındaki adam bağırıyordu.


Sana gerçekten yardım etmek istiyorum ama... Bizim de yardıma ihtiyacımız var gibi görünüyor...


Beyaz kaplanın Bulti kadar güçlü bir üst düzey kaplan olduğunu anlamıştı Jooan.


Kahverengi olan orta düzey bir kaplan gibi görünüyor.

Orta düzey bir kaplanla dövüşmek bile hala yeterince zorlarken üst düzey bir kaplana karşı mı dövüşmek zoundayız?


Jooan kaplana dönmeden önce Dogeon'a bir bakış attı.


Dogeon'u kurtarmalıyım. Diğerlerinden yardım isteyebilir-


Beyaz kaplanın "Gidin" diye fısıldaması ikisini de şaşırtmıştı.  


"Ne?" Dogeon'un sesinde şüphe vardı.


Beyaz kaplan elini kaldırdı ve onlardan gitmelerini istercesine salladı.


"Gözünüzü kulağınızı kapatın ve gidin işte. Gitmenize izin veriyoruz."

Gitmelerine bu şekilde izin veren bir kaplanla ilk kez karşılaşıyorlardı. 

Bu konuşmayı yaparken alçakça bir tavrı da yoktu üstelik.


Çenesiyle adamı gösteren Dogeon, "Adamı da bırak o zaman." diye talep etti. 

Beyaz kaplan bu talep üzerine dişlerini açığa çıkardı.

"Hayır, bu olmayacak."

"O zaman kalıyoruz." Dogeon noktayı koydu. 


Grrrrr!


Beyaz kaplan hırlar hırlamaz kahverengi olan havaya sıçradı ve beyaz olan da kendini karanlık sisin içine gizledi. 


Dogeon, havadaki kahverengi kaplana ateş etti. 

Ancak o hafifçe döndü ve Dogeon'a saldırmak üzere yere basmadan önce kurşunu rahatlıkla engelledi. 

Tam pençelerini ona saplayacakken Dogeon, pençelerini engellemek için silahını kaldırdı. 


Şakırt!


"Ah, hiç de fena değilsin." düşmanının, saldırısı karşısında savunma yapmasından bir şekilde etkilenmiş biçimde yorum yaptı. 


"Sen de fena sayılmazsın." 


Cevabına sırıttı. 

İkisi dövüş cümleleri kurarken Jooan ve beyaz kaplan da kendi dövüşlerine devam ediyorlardı. 

Uzun mızrak ve koyu sisin dahil olduğu yoğun dövüşün düzgün bir dövüş için sınırlı alan yarattığını görünce, kahverengi kaplan işaret etti ve:


"Neden bu dövüşü başka bir yere taşımıyoruz? Eğer burada sinirlenmeye devam edersek maalesef ki çok taraflı zarar meydana gelecek." şeklinde öneride bulundu.


"Bana hava hoş." 


Sonra kaplan, onu yakından takip eden Dogeon ile hızlıca uzaklaştı. 

Çok fazla insanın olduğu bir alana ilerleyeceğini zannetti. 

Çünkü aklı aynı anda hem onda hem de sivillerde olacağından ona karşı doğru dürüst bir dövüş sergileyemezdi.

Ancak Dogeon düşündüğünün aksine, kendini ortalıkta kimselerin olmadığı terk edilmiş bir evin yakınlarındaki geniş bir alanda buldu. 


"Burası iyi görünüyor."


Kaplan, etrafa bakınırken mırıldandı. 


"Sen... Daha önce dövüştüğüm diğer kaplanlardan epey farklısın." diye itiraf etti Dogeon. 


Kaplan güldü. 


"Onlar nasıldı?" 

"Adın ne senin? Ah, ben Dogeon bu arada." dedi. 

"Ah, birinin adını öğrenince yumuşayıveririm. Ben Hara." 


Hara, Dogeon'dan uzundu. Saçı kısaydı ve zayıf bir vücuda, yumuşak bir sese sahipti. Çıkıntılı olan kulakları yumuşak kahverengi kürk ile kaplıydı. 


"İki rakibin, bir dövüş öncesinde kendilerini birbirlerine tanıttığını okumuştum bir yerde." Dogeon omuz silkti. 

"Ah evet, eskiden yapardık." 



Hara'nın sesi çok nostaljikti. 

Dogeon bir kez daha Hara'da, şimdiye dek tanıştığı diğer kaplanlardan farklı bir şey olduğunu fark etti. 

Şimdiye dek tanıştığı kaplanlar sanki insan kanına dair açlıkları asla dinemezmiş gibi canavarımsı ve kana susamış gibilerdi. 

Ne var ki, Hara hiç de öyle değildi. Hatta neredeyse normal bir insan gibi görünüyordu. Tabii kafasından görünen kulaklarını göz ardı edersek.


"Hey, sırf adını biliyorum diye senin üstüne çok gelmeyeceğim sanma. Öldüreceğim seni."


Hara'nın dudaklarının kenarları sırıtacakmış gibi yukarı doğru kıvrıldı. 


"Ben de daha azını beklemiyordum zaten." diye cevap verdi Hara yüzündeki gülümsemeyle. 

Jooan beyaz kaplan tarafından üretilen siyah sisin içinde kaybolmuştu. Sis görüşünü tamamen bulanıklaştırmıştı.


Jooan kaplanın hareketlerini okuyabilmek için gözlerini kapattı. Yine de Dogeon yakınlardayken mızrağını çekinmeden kullanamıyordu.

Beyaz kaplan için de durum böyle olmalıydı. Bu nedenle bu, bir şekilde Jooan için harikaydı çünkü onun yavaş saldırılarına karşı savunma yapabiliyordu.

Burası çok dar. Burada savaşmaya devam edersem Dogeon yaralanabilir.

Tam o sırada, Dogeon ve kahverengi kaplan gözden kayboldu. Kavgayı başka yere taşımaya karar vermiş gibi görünüyorlardı.


Bu daha iyi.


Jooan ikisi arasından beyaz kaplanın daha tehlikeli olduğunu biliyordu.

Kahverengi olan orta düzey bir kaplandı bu yüzden Dogeon elinden gelenin en iyisini yaparsa ona karşı bir şansı olabilirdi. Daha sonra buraya tek başına dönmek yerine diğerlerini yardıma çağırabilirdi.

Bu kaplanla tek başıma savaşamam.

Jooan kaplanın pençesinden kaçabilmek için mızrağıyla beraber geriye bir adım attı. Uygulama üzerinden diğer avcıları yardıma çağırmayı düşündü. Yine de hemen boş verdi. Bu daha fazla ölüme yol açardı. 

Vın Vın!

Kaplanın pençesinin sesi havayı delip geçti ve Jooan sokağı doldurmalarını önlemek için oradan oraya koştu. Görüşünü engelleyen siyah sis yüzünden saldırıları önlemek Jooan için zordu.

Jooan tam kaplanı gördüğünde mızrağını saplamak için harekete geçti. Buna rağmen kaplan havaya sıçrayaraksaldırıdan kolaylıkla kaçtı. Daha sonra yukarıdan Jooana doğru atağa geçti.

Jooan ondan kaçmak için öne doğru yuvarlandı.İleri doğru yuvarlanırken basit bir şekilde kaydığından bu savunması kaplan tarafından tahmin edilebilirdi. Jooan gelecek pençelerden kendini korumak için mızrağını yatay bir şekilde kaldırdı.

Pıss!

Kaplanın pençesi ilk defa mızrağın tam da sapına girdi. Tüm bu zaman boyunca hiçbir hasar almadan pençelere dayanmıştı. Ama bu sefer farklıydı. Kaplan burnunu kırıştırdı.

“Siz insanlar gizemli silahlar üretiyorsunuz.”

Ama Jooanın cevap verecek vakti yoktu. Kaplanın karnına tekme atmak için hızlı bir şekilde dizini kırdı. Beklenmedik darbe kaplanı havaya fırlattı. Jooan bu fırsatı ayağa kalkıp mızrağını almak için kullandı.

“Bir insan için oldukça güçlüsün.” Kaplan bu düşüncesini şüpheyle belirtti.

Jooan da şaşırmıştı. Az önce yaptıklarına inanamıyordu — üst düzey bir kaplanı tekmeleyip havaya uçurmuştu. Naraenin geride bıraktığı güç kesinlikle hızını ve gücünü artırmıştı.

Ama Jooan bu derece olacağını bilmiyordu.

Belki de her şeye rağmen bir şansım vardır...

Jooan gücünü mızrağa odakladı. Uğursuz ve karanlık bir hava bedeninin etrafına yayılmaya başladı. 

Karanlık sisti.

Olanlara şahit olan beyaz kaplanın gözleri kocaman açıldı.

"Sen... Sen bir kaplan mısın?"

Jooan cevap vermedi. Bunun yerine kaplanın görüşünü kendi sisiyle kapladı ve karşısındakine doğru hızla atıldı.

Güç yüklü mızrakla kaplanın göğsüne hamle yaptı.

Vıçk!

Jooan, mızrağın ete saplandığını hissetti. 

Evet!

Sadece bir saniye sonra, her nasılsa, bir şey oldu.

Jooan birden, sanki havadaymış gibi bedeninin bir tüy kadar hafiflediğini hissetti. Daha sonra kendini yerde buldu.

"Ah!"

Şiddetli bir acı aniden bedenine saplandı. Kusmamak için kendini tutup oturmaya çalıştı, bu süreçte kaplanı gördü. Mızrak, kaplanın avucuna saplanmış halde duruyordu.

İşte o an Jooan ne olduğunu anladı.

Kaplan saldırıyı avucuyla engellemiş ve mızrağı aniden müthiş bir güçle çekerek Jooan'ı yere fırlatmış olmalıydı.

Her şey göz açıp kapayıncaya kadar olduğu için Jooan kendini düşüşe hazırlayamamıştı. 

O anda kaplan çok gereksiz bir şey yapmaya başladı. Jooan gözlerine inanamamıştı.

Ne yapıyor bu?

Kaplan koklamak için onu burnuna yaklaştırmadan önce, eline saplanmış mızrağa kocaman gözlerle baktı.

Sonra Jooan'ı kokladı.

Ne yaptığı hiç önemli değil. Hazır dikkati dağılmışken bu kavgayı bitirmem lazım.

Ama başarabilecek miyim?

Jooan, Narae'nin ona bıraktığı güce güvendi.

Evet, başaracağım.

Ayağa kalkmaya çalıştı ve kalan gücünü ellerine odakladı. Gücü, kollarından hareket edip parmak uçlarında birikti.

Kısa tırnakları pençe uzunluğunda büyümeye başladığı anda, beyaz kaplanın gözleri fal taşı gibi açıldı. Sonra Jooan'a dik dik baktı ve sordu,

"Narae, sen misin?"


Kaybettim..

Dogeon buna inanamıyordu. Orta düzey olarak nitelendirdiği bir kaplan olan Hara, ondan daha güçlü olduğunu kanıtlamıştı. Ayrıca aynı sınıftaki kaplanlar arasında da güç ve dayanıklılık farkı olduğunu anladı. 

Bilmeliydim... Çünkü Zeha ya da Jooan gibi özel güçlerim yok.

Haranın ellerinde adeta paçavraya dönüşmüştü. Onu istediği gibi pençelemiş, tırmalamış ve bıçaklamıştı öyle ki değerli ceketi tamamen paramparça olmuş ve onun kanıyla kaplanmıştı. 

Çok aceleci davrandım.

Düşününce, Dogeon her zaman ana savaşçıdan çok destek veren biri olmuştu. Hiçbir zaman bir kaplana karşı teke tek dövüşmemişti. 

Alt düzeye ait bir kaplanla karşılaşmış olsaydı, işler tersine dönerdi. Ancak Hara orta sınıf bir kaplandı. Rüzgâr gibi hareket edebilmesi ve gölgede saklanabilmesi Dogeonu silahıyla tamamen çaresiz bırakmıştı. 

Haraya karşı kazanmanın zorlu bir savaş olduğunu tecrübe ettiğinden Dogeon stratejisini değiştirip her zaman kullandığı uzaktan ateş etme ve saklanma yöntemine bağlı kalmaya karar verdi. Ancak tam saklanmak için kaçtığı sırada, Hara hızla koştu ve onu anında buldu. 

Saklanacak bir yer bulmam için bana zaman bile vermişti.  

Ancak, Dogeonun saklandığı yeri bulması Haranın sadece birkaç saniyesini aldı.

İnsanların nerede olduğunu tespit etmesini sağlayan bir güce sahip olmalı. 

Dogeonun kalbi, daha gücünün sınırlarını doğru dürüst kestiremeden ışığın etrafında pervane olan gece kelebeği gibi davrandığını fark edince sıkıştı. 

Hep Zeha, Jooan ve Hosu gibi güçlülerle birlikte savaştığı için kendini onlarla bir tutarak hata yapmıştı.

Harika olurdu... Daha güçlü olsaydım...

Keşke kaplan yiyebilseydim ya da babam veya kız arkadaşım bir kaplan olsaydı... Harika olurdu...

Dogeonun feryat edişleri anında suçluluk duygusu ile yer değiştirdi. Ne diyorum ben? Böylesine bir şeyi dileyecek kadar korkunç olabilir miyim? 

Güçleri yüzünden ne kadar üzgün olduklarını ve acı çektiklerini bilerek, cidden onlar kadar güçlü olmayı istiyor muyum? 

Tam o sırada, Dogeon Haranın ayak seslerini duydu. Giderek ona yaklaşıyordu. Pençelerini şimdi geri çekmişti.

Kulakları daha önce olduğu gibi dışarıya doğru fırlamış değildi. Muhtemelen sadece savaştığı zaman  dışarıya doğru kıvrılıyorlardı. Şimdi ise Hara neredeyse insan gibi görünüyordu. Dogeona uzun bir süre baktıktan sonra konuştu. 

"Hey, sırf adını biliyorum diye senin üstüne çok gelmeyeceğim sanma. Öldüreceğim seni."

Dogeonun biraz önce söylediği sözleri tekrarlamıştı. Merhamet dilemek istemiyordu. Dogeon yaşamak istemesine rağmen, yenildikten sonra bile hayatta kalmak için yalvarmak ve bir şeyleri mazeret göstermek istemiyordu. 

Eğer kazansaydım Harayı öldürmeyi planlıyordum. 

Yani Hara kazandığı için Dogeonu öldürmeyi düşünmesi çok doğaldı. Yalvarması onu olduğundan daha zavallı gösterecekti. Dogeon ölümden sonraki hayatta tekrar bir araya geldiklerinde arkadaşlarıyla karşılaşmaktan çok utanacaktı. Dogeon gözlerini kapadı. 

“Daha azını beklemiyordum zaten” diye yanıtladı. 




DEVAM EDECEK…

_____________________

Orijinal Kaynak: HYBE_STORIES

Türkçe Çeviri: starshine, Kıleyır, micmic, lumi, Junior @ BTSTurkey

Kontrol: starshine, jeeykev @ BTSTurkey

Çeviriyi almak ve başka bir yerde paylaşmak YASAKTIR.


Yorumlar